28 Kasım 2013 Perşembe

Çok Yorgun, Çok Mutlu..

Nehir'imiz sağolsun beni hamileyken pek yormamıştı.. Çok bulantım olmamıştı, hamileliğin başından sonuna toplasan 2-3 kere istifra etmişimdir. Ancak koku hassasiyeti had safhadaydı. Bir de inanılmaz şişmişti elim ayağım. Toplamda da sanırım 15-17 kg almıştım ( sonlara doğru tartıya çıkmamaya çalışıyordum). Abla kuzum 38+5 dedin mi kucağımızda bitivermişti :)
 
Zeynep Hanım'a gelinceee... İnanılmaz bulantım vardı; uçak, araba yolculuğu benim için işkenceydi. Koku hassasiyetim pek yoktu bu defa. Vücudum da şişmedi, sadece 10 kg aldım. Ancaaak, gelin görün ki, hanfendi poposunu kaldırıp da aramıza teşrif etmiyordu.
 
Malum, Nehir 38+5'te gelmişti, herkes de beni 2. doğumların daha erken olduğuna kurmuştu... O zaman, Zeynom da en geç 38+5'te gelir diye düşünüyordum. 38+5'teki doktor muayenemizde, Bülent Bey zamanla ilgili bir tahminimiz olup olmadığını sordu, "her an" dedim.. Olabileceğini, rahim duvarının incelmeye başladığını söyledi. Yine de kontrolü 1 hafta sonraya attık. O muayene çıkışında eşimin annesi aradı, hoşbeşten sonra rüyasında beni gördüğünü söyledi. Rüyasında karnıma dokunup, bebeğin daha yukarıda olduğunu, aşağıya inmediğini, 1 Şubattan önce doğumun olmayacağını söylüyormuş. "Yok canım", dedim.. " 1 Şubat'a 1 hafta var.. Patlarım ben o tarihe kadar!!"
1 Şubat'a her geçen gün 1 gün daha yaklaşıyorduk ( bu da hayatta kurduğum en felsefik cümledir heralde :) ) Küçük kuzumuz geleceğine dair hiç işaret vermiyordu.
 
Sonraaa..
 
31 Ocak'taki (39+5) doktor muayenemde Bülent Bey bundan sonra gün aşırı muayeneye beklediğini söyledi. Her an tetikte olmalıydık.
Hastaneden ( Gayrettepe Florence Nightingale) işyerime arkadaşlarımı ziyarete gittim ( 15 dakikalık yürüyüş mesafesi), herkes " Sen hala doğurmadın mı?" diye sorarken, gülümsemeye çalışmak oldukça zordu. Buradan toplumun bebek beklemeyen kesimine seslenmek istiyorum: sürecin sonuna yaklaşmış bebek bekleyen arkadaşlarınıza "niye doğurmadın?" demeyin!! Hamile olmanın verdiği tüm yetkiye ve hormonların sağladığı deli kuvvetine dayanarak yapacaklarından hukuken sorumlu da tutulmazlar, haberiniz olsun..
 
İşyerinden sonra alışveriş merkezinde annemlerle vakit geçirdik biraz, ama yorgun hissettiğim için ben erkenden ayrılıp eve döndüm. Nehir'in doğumundan önce fön falan çektirememiştim, fotoğraflarda bakımsız çıktım diye üzülüyordum.. Zeynep'te fotoğraflarda güzel çıkalım diye, günaşırı kuaföre gidip fön çektiriyordum. Eve dönerken kuaföre gitmekten vazgeçtim, kendi çapımda kime olduğu belli olmayan bir trip atıyorum.. Biraz dinlendim, annemler geldi, yemeğe oturduk. Artık öyle ağırlaşmıştım ki, belim ağrıyor, sırtım ağrıyor, canım sıkılıyor.. Yemekten akşam saat 7 gibi kalktım veee dınınının! Nişan geldi..
 
Öyle rahatladım ki, kızımıza kavuşmaya saatler kalmıştı, çok çok mutlu hissediyordum. Hemen doktorumuzu aradım ve 2. bebek olması nedeniyle, süreç hızlı ilerleyebilir düşüncesiyle bizi hastaneye yönlendirdi.
Hastaneye vardığımızda ortada sancı falan yoktu. Doktorumuz  ilk muayeneyi yaptı, sancıları düzenleyeceğini söylediği bir serum taktı. Biraz sonra da suyumu patlatmaya geldi.. Bu aşamadan sonra sancıların farkına varmaya başladım..
 
Kız kardeşim ve eşi geldiler. İki hafif sancı arasında gelmişlerdi, neyle karşı karşıya olduklarının çok farkında değillerdi. " Amaan ne var ki?" havasındalardı. Sonra yavaş yavaş sancılarım şiddetlenmeye başlayınca, içimdeki Hulk'u görmeye başladılar :)
 
Bu arada epidurali takmak üzere anestezi uzmanı geldi, katateri taktı ancak doktor bey muayene etmeden dozu vermedi.
Sancılarım şiddetlenmeye başlamıştı, hemşireye yalvarıyordum "noooluur" diye.. Doktorumu bekliyorlar, onun oluru olmadan epidurali vermek istemiyorlardı ancak ısrarıma dayanamayıp hafif bir doz verdi hemşire hanım. Tek sancımı anca %10 azalttı.
 
Sezaryeni hiç düşünmemiş, epidural konusunda kararsız biri olarak nefesin doğumdaki rolünü pekçok yerde okumuştum ancak o anın stresi ve heyecanıyla kendimi doğum anına değil sancıya teslim etmiştim ve sancılar bitmek bilmiyordu. Kardeşim, bu onun şahit olduğu ilk doğum olmasına ve ne yapması gerektiğini bilmemesine rağmen bana "nefes al ablacım" diye sürekli telkinde bulununca birden şimşekler çaktı bende.. Nefes alıp vermeye devam edip, sancıları boğuştuğum dalgalar değil de, üzerinde süzüldüğüm dalgalar olarak düşündükçe sancıların daha çabuk dindiğini hissettim.
 
Bu sırada doktorum geldi ve ona "epidural nooooluuurrr" derken beni muayene etti.. "Ne epidurali, bebek geliyor, hemen doğumhaneye" dedi.
Doğumhanede herkes yerini almıştı, Levent de giyinip gelmek üzereydi. Doktor Bey hazır gibiydi, ben de "iteyim mi?" diye sorunca doktorum itmemi söyledi. Ben de ittim.. Aniden doktorum "dur!!" dedi, durayım ama nasıl? Ben dursam içimdeki balık çıkmak istiyordu artık :) Levent içeri girdi, doktor "koş koş bebek geldi" dedi ve bebeğim resmen doktorumun ellerine kaydı :)
Meğer daha epizyotomi yapılmadığından Bülent Bey büyük yırtıklar olmaması için uğraşıyormuş. Ufak tefek 1-2 yırtıkla yırttık durumdan :)
 
Kardeşim de bu arada oda boşalınca, gece uzun olacak azcık dinleneyim mantığıyla tam ayaklarını uzatmış ki, görevli yatağı düzeltmek için odaya girmiş. Odadan çıkışım ve tekrar girişim arasında sanırım yarım saat falan var.
 
Minik Zeynomuz 1 Şubat, 00:45'te 3660 gr olarak aramızdaydı. Yani neymiş? Anneler bilirmiş...
 
 
Merhaba dünya, benim adım Zeynep. Nehir Ablamın kardeşi, annemle babamın minik kuşuyum :)

25 Kasım 2013 Pazartesi

İsim işi tamamdır!!

Yeni ismimiz bugün itibariyle kullanıma başlanmıştır, hayırlı uğurlu olsun :)

Nehir'in annesi Dicle, malumunuz artık Zeynep'in de annesi. Kuzucuma haksızlık olmasın diye blogumuzun adını değiştirdik.

Yeni ismi biz çok sevdik, umarım ziyaretçilerimiz de beğenir.

Yeni kayıtlar, 2 çocukla hayatın zorlukları, güzellikleri çok yakında, bu blogda :)

12 Kasım 2013 Salı

Yeni Bi İsim Lazım..

Nehir hayatımıza girdikten kaaaç ay sonra ilk yazıyı yazmıştım, Zeynep'te de aynı oldu.. Elim bir türlü gitmedi tuşlara ama yazacak da çok şey birikti.

Öncelikle bloga yeni isim lazım, ismi bulunca taşınırız buralardan :)


İşte o zamanlar minik, şimdiyse tosun Zeynoşumuz :)
 


Tabii ki tüm süreci bu kadarcık yazıyla geçiştirmeyeceğim. Bu bir "arkası yarın" ya da "yıkılmadım ayaktayım :)" yazısı..

Kısa bir giriş yapacak olursak;

- Doğan büyüyor (evet doğru)
- 1+1>2 (yadsınamaz bir gerçek)
- 2. nasıl büyüdü/yor anlamıyorum...

Şu bir gerçek, hayatımız daha hareketli, daha şenlikli ve tabii ki daha yorucu ve daha güzel :)