5 Temmuz 2014 Cumartesi

Zamanın getirdiği..

Zaman öyle hızlı geçiyor ki, hafta dün başlamıştı bugün bitiyor diyorum.. Sonra bakıyorum Zeynom 1 yaşına gelmiş, Nehirim abla olmuş, "Adın ne?" diye soranlara, "Nehir Abla" diyor..
Zeynep'e hamilelik haberimi aldığımda derhal kardeşlerle ilgili kitapları araştırmaya başlamış, heyecandan, panikten dünyanın parasını ödeyerek yurtdışında bir internet sitesinden Siblings Without Rivalry adlı kitabı almıştım..



( Blogcu Anne'nin dediğine göre, Türkçeye daha önce Kuraldışı Yayınları tarafından çevrilmiş, ancak baskısı tükenmiş ve yayınevinin söylediğine göre yeniden basıma girmesi söz konusu değilmiş. http://blogcuanne.com/2012/04/25/olmazsa-olmaz-kitaplar/ )

Kitabın oldukça faydası olduğunu düşünüyorum. En büyük korkum, istemeden de olsa kızlarımın psikolojisini olumsuz etkilemekti. Şimdiye kadar iyi gittiğimizi düşünüyorum. Dengeyi kurmaya çalışmak oldukça yorucu, çünkü dengeyi her zaman eşitlik sağlamıyor ve eşitsizlik durumunda biri 1,5 diğeri 3,5 yaşında veletleri idare etmek, ülke yönetmekten zordur bahse girerim. 
Zeynep aramıza katıldığında Nehir 2 yaşındaydı. Nehir ilgisi dağınık, daha doğrusu ilgisi belli konulara odaklı bir çocuktur. Dolayısıyla Zeynep'in bundan sonra hep bizimle olacağını ancak birkaç ay sonra algıladı. Bir süre pek sıkıntı olmadı. 

Zeynep 1 aylıktı, İstanbul'da havalar pek iyi değildi. Biz de bebelerimizi alıp Mersin'e gittik. Hem hava daha güzeldi, hem de annemlerin evi ve evin etrafı çocuklarla vakit geçirmek için daha müsaitti. Birkaç hafta Mersin'de kaldıktan sonra benim annemlerin yanına, İzmir'e geçtik. Mersin ve İzmir'deki açık hava, geniş ortam, kızların gelişiminde baya olumlu rol oynadı. Tabi tüm uyku eğitimimiz çöpe gitti, o ayrı.. İstanbul'a döndüğümüzde Nehir, yeniden birileriyle uyumaya alışmıştı.. Bu nedenle ilk günlerimiz çok zor geçti İstanbul'da. Mersin ve İzmir'de eşim sürekli yanımızda olmadığı için, Nehir'in babayla ilişkisini yeniden sağlamak gerekiyordu. Tabi uyurken de Nehir benimle uyumak istiyordu, ancak ben Zeynep'i uyutmak ve emzirmek için odaya çekilmiş oluyordum. İlk gün kıyamet koptu. Nehir yanıma gelmek istiyordu, ancak geldiğinde bebeği uyandırdığı için, eşim yanıma gelmesini engelledi. ( Sırf bu cümleyi okuyunca bu yazıya gelebilecek canavar anne baba yorumlarını tahmin edebiliyorum) Nehir odasında baya ağladı ve eşimin odadan çıkmasını istedi, eşim de istediği kadar ağlayabileceğini, odanın dışında bekleyeceğini, istediği zaman onu çağırmasını söylemiş. Bir iki dakika sonra Nehir eşimi çağırıp ona sarılmış. O günden sonra eşim onu uyutmakta sıkıntı yaşamadı. 
Uykuya geçiş aşamaları sıkıntılarımızdan sadece biri tabii ki.. Zeyno hareketlenmeye başlayınca, bu defa oyuncak kavgaları başladı. Maalesef bu konuda bir çözüm yok. Nehir o sıralarda Şimşek McQueen ve Dusty hayranıydı ve en kıymetli oyuncaklarıydı bunlar. "Kardeşinin almasını istemediklerini yükseğe ya da uzağa koy" uyarıları bir nebze işe yaradı ve ortada oyuncak olmayınca kavga da çıkmadı.

Sonra sıra kime önce sarıldım mevzularına geldi.. İşten eve gelince kopan kıyamet nedeniyle bazen eve girmek istemiyordum açıkcası. Kimi zaman ayakkabılarımı çıkarma fırsatı bulamadan üstüme atlayan canavarlar nedeniyle kendimi 2.80 yere uzanmış buluyordum. Yerde oynarken, ikisi bana doğru gelmeye başladığında eskaza Zeynep önce vardıysa yanıma, "bana yer kalmadıııııı" ağlamalarıyla nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum. Tek yapabildiğim, kollarımı kocaman açıp, "olur mu bak, benim kucağım koskocaman, Zeynep zaten minicik, sana bir sürü yer var" demekti. Bir gün işten döndüğümde kapıda Nehir önce bana sarılıp, "Zeynep üzülme annemin kucağı kocaman, sana da çok yer var" dediğinde, doğru yolda olduğum hissi uyandı :)

Zeynep de artık kendini koruyabilecek fizikte. Artık Nehir'in Zeynep'e zarar vereceğine dair korkum kalmadı. Yerine, ikisinin de birbirine zarar vermesinden korkuyorum :)

Bazen idareyi onlara bırakmak gerektiğini öğrendim. "Zeynoş oyuncağımı aldıııı" ağlamalarına karşılık "biraz da Zeynep oynasın" ya da "ben şimdi hallediyorum" diyerek Zeynep'i ortamdan uzaklaştırdığımızda ikisinden birinin hatta her ikisinin de ağlamasına neden olurken, "siz bunu halledebilirsiniz, sadece birbirinizin canınızı yakmaya izin yok" şeklinde tepki verdiğimizde sorunların çok daha hızlı çözüldüğünü gördük. Bu ve buna benzer pekçok durum çalışması kitapta gerçek kişilerin ağzından anlatılıyor. Nelerle karşılaşmışlar, hangi davranış şekilleri ne gibi sonuçlar doğurmuş.. Dolayısıyla sadece kardeş ilişkilerinde değil, tek çocuk sahibiyseniz bile, çocuğunuzun diğer çocuklarla ilişkilerinde ortaya çıkabilecek krizleri çözme ya da yönlendirebilme üzerine güzel ipuçlarıyla dolu bir kitap.
 
Anladım ki, bir tane doğru yok. Hatta belki, yaptığım herşey yanlış. Yine de, önemli olan mutlu olmak. İçimizin rahat etmesi. Yaptıklarımız eşimi ve beni mutlu ediyorsa, çocuklarım da mutluysa, o zaman sorun yok.

Arada sırada farklı konularda sıkıntılar yaşıyoruz ama kendi dinamiği içinde bir şekilde sorunlar çözülüyor. Eşim de ben de, rahat insanlarız. Pireyi deve yapmayız ve birimiz panikken diğeri sakinliğini koruyabiliyor. Denge böylece kuruluyor. Genel olarak sakin yapımız da çocuklara yansıyor bence.